Benimkisi

ATLAS DAĞLARI BERBERİ KÖYLERİ VE ÖZGÜRLÜK
Oca 30
2 dakikalık okuma
0
1
0
Marakeş’in renkli çarşılarını, gürültülü meydanlarını ve baharat kokan dar sokaklarını geride bırakıp Atlas Dağları’na doğru yola çıktığınızda, bambaşka bir dünyaya adım atıyorsunuz. Şehirden uzaklaştıkça yollar daralıyor, toprak kırmızıya çalıyor ve manzara gitgide vahşi bir güzelliğe bürünüyor. İlk başta çorak gibi görünen tepeler, ilerledikçe zeytin ağaçları ve küçük köylerle canlanıyor. İşte, Fas’ın kalbinde gizli kalmış Berberi köylerine doğru bir yolculuk!
Marakeş’ten yaklaşık bir saat içinde Atlas Dağları’nın eteklerine ulaşıyoruz. Sislerin arasından yükselen dağlar, taş evlerin arasından süzülen keçi sürüleri ve el işçiliğiyle yapılmış renkli halılarını satan yerel halk…
Burada hayat şehirden çok farklı. Evler kerpiçten yapılmış, sokaklar dar ve taş döşeli, etrafta araba sesi yerine eşeklerin ayak sesleri yankılanıyor. Köy meydanında bir çay molası veriyoruz. Bizi hemen bir Berberi aile evlerine davet ediyor ve geleneksel naneli çay ikram ediyorlar. Çay, Fas kültüründe çok özel bir yere sahip ve burada içilen çayın tadı bir başka! Çayı dökerken ne kadar yüksekten süzerlerse, o kadar saygı ifade ettiğini söylüyorlar.
Berberiler, Fas’ın en eski halklarından biri. Kökleri binlerce yıl öncesine dayanıyor ve hâlâ geleneklerine sıkı sıkıya bağlılar. Berberiler, Fas topraklarında en az 4000 yıldır yaşamakta. Antik çağlarda Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar ve Araplarla etkileşime girmişler. 7. yüzyılda İslam'ın bölgeye yayılmasıyla çoğunluğu Müslüman olmuş, ancak kendi kültürlerini ve dillerini korumuşlar. Köylerde hayat oldukça sade ama bir o kadar da huzurlu. Sabahları kadınlar tandırda ekmek pişiriyor, erkekler keçi sürülerini dağlara götürüyor, çocuklar ise yalın ayak sokaklarda oynuyor. Elektrik bazı köylere yeni gelmiş, internet ise çoğu yerde hâlâ lüks. Bizim zaman geçirdiğimiz bölgede ise internet tam olarak vardı enteresan. Ama olmasa da burada kimse bir şeyden şikayetçi değil; aksine, doğanın sunduğu nimetlerle mutlu bir yaşam sürüyorlar. Evler oldukça basit ama işlevsel. Çoğu tek katlı ve kerpiçten yapılmış. İçeride renkli Berberi kilimleri ve el dokuması yastıklar var. Misafir olduğunuzda hemen bir yer sofrası hazırlanıyor ve sıcacık tandır ekmeği, argan yağı ve bal
önünüze konuyor. Berberi mutfağı oldukça doğal ve sağlıklı; en ünlü yemeklerden biri, ağır ateşte saatlerce pişirilen "tajin".
Berberi kültüründe kadınların rolü çok büyük. Ev işlerinden tarıma, halı dokumaktan yemek yapmaya kadar her şey onların ellerinden geçiyor. Halı dokumacılığı, Berberi kadınlarının en önemli sanatlarından biri. Her desenin, her rengin bir anlamı var. Bazen bir ailenin hikayesini anlatıyor, bazen de evliliğe veya berekete dair semboller taşıyor. Kadınlar bir yandan işlerini yaparken bir yandan da şarkılar söylüyor. Müziğin ve hikâye anlatıcılığının burada ayrı bir önemi var. Özellikle kış aylarında, uzun akşamlarda herkes bir araya gelip eski Berberi efsanelerini anlatıyor.
Berberi köylerinde geçirdiğim bu kısa zaman, bana sade yaşamın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlattı. Teknolojinin ve şehir hayatının sunduğu kolaylıklar olmadan da mutlu olmanın mümkün olduğunu gördüm. Eğer Fas’a yolunuz düşerse, sadece büyük şehirleri değil, Atlas Dağları’nın eteklerindeki bu harika köyleri de keşfetmeyi unutmayın. Çünkü burası, Fas’ın en otantik ve en samimi yüzü.